Ren Nehri, Avrupa'nın en önemli akarsularından biri. İsviçre'nin Schaffhausen kantonunda yer alan bu şelale de Avrupa'nın en büyük şelalesi.
150 metre genişliğinde ve 23 metre yükseklikten müthiş bir uğultuyla düşen Ren Nehri'nin suları kıvrılarak önümüzden devam ederken rengarenk tekneler nehirin ve şalelenin tadını çıkarmak isteyenleri gezdiriyor. Dört farklı hat var. Hangisine bineceğimize karar vermeden önce manzaranın tadını çıkarmak istiyoruz.
Sarı tekneler yolcularını şelalenin önündeki kayalığa götürüyor. Kayada 30 metre yükseklikte bir teras var. Onlarca basamak çıkıp muhteşem manzaranın neredeyse içine giriyorlar. Tam suların döküldüğü yerdeler. Efsaneye göre bu kaya, şelaleyi durdurmak isteyen bir devmiş. Ama dev de olsa, Ren'in sularına karşı koyamamış ve orada taş olmuş. Suları durdurmaya gücü yetmemiş ama manzaranın tadını çıkarmak isteyenlere teras olmuş.
Mavi tekneler insanları kayaya çıkarmıyor, ancak şelaleye mümkün olduğunca yaklaşıp güzel bir manzara sunuyor. Ayrıca kulağınızı suya yaklaştırırsanız ruhu şelalede gezinen bir kadının ağladığını da duyabilirsiniz. Efsaneye göre uzun zaman önce bu bölgede dağlarda yaşayan bir dev varmış. Ren Nehri'nde yıkanan bir kadın görmüş ve ona aşık olmuş. Onu dağlardaki mağarasına kaçırmış. Ancak kızın babası çok güçlü bir kralmış. Ordusuyla deve saldırmış. Uzun ve kanlı bir çatışmadan sonra devi öldürüp kızını kurtarmış. Ancak kızı çok üzgünmüş, çünkü o da deve aşık olmuş. Kendini nehre atmış ve bir daha onu gören olmamış. Schaffhausen halkına göre kadının ruhu hala buralarda gezinirmiş. Açık bir gecede sis içinde onun silüeti görünürmüş. Kulak kabartırsanız, hala ağladığını da duyabilirmişsiniz.
Kırmızı tekneler ise sadece karşıya geçmek isteyenleri taşıyor ve Laufen Kalesi'ne ulaşmanızı sağlıyor. Tekneler ücretli olduğu gibi, kaleye çıkmak için de ücret ödemek gerekiyor. Kale ile ilgili de bir efsane var. Bir zamanlar kalenin sahibi olan Baron'un dünyalar güzeli bir kızı varmış. Pek çok da talibi varmış, ama Baron hiç birine izin vermezmiş. Sonunda cesur bir şövalye kızı kaçırmaya çalışır, ancak yakalanır. Baron şövalyeye bir şans vermek ister. Eğer şelalenin üzerinde atlamayı başarırsa kızıyla evlenmesine izin verecektir. Şövalye dener, ama başaramaz. Baronun kızı da "Babam beni evermeyecek" diye üzüntüsünden kendini nehrin sularına bırakıverir.
Şelalenin çevresi piknik alanı gibi. Kafe ve restoranlardan başka, örtüsünü getiren bulduğu boşluğa yerleşmiş, doyumsuz manzaranın tadını çıkarıyor.
