Type Here to Get Search Results !

Kırmızı Burunlu Gezgin, Cumhuriyet Yolunda

 

NOT :

Kırmızı Burunlu Gezgin, çocuklarla birlikte bulutların üzerinde istediği her yeri gezmeye gidebilen bir gezgindir. Kırmızı burunludur, çünkü bulutların seviyesinde hava, yerdeki havaya göre daha soğuktur, iyi giyinmediği için de hep üşütür.   

Kırmızı Burunlu Gezgin'in gezdiği yerleri Meteoroloji Mühendisleri Odası'nın yayını olan dergisinde okuyabilirsiniz. 


Merhaba Arkadaşlar,

Nasılsınız? Ben çok heyecanlıyım. Burnum hala kırmızı, hatta kıpkırmızı. Okullar açılana kadar bulutların üzerinden hiç inmedim, sadece yemek yemek için indim. Annem kızmasa bulutların üzerinde uyuyabilirdim. Ama annem kızdı.


Neler öğrendim neler? Hepsini anlatacağım. Hadi, atlayın bulutlarınıza yola çıkalım. Sadece bir yere gitmeyeceğiz,  o yüzden yolumuz uzun, zaman kaybetmeyelim. Aslında anlatacaklarımı siz de biliyorsunuzdur. Belki arada bilmediğiniz ayrıntılar vardır. Hazır mısınız?

 

"Hadi, Samsun'a çıkıyoruz."

 





Siz de görün. Herhalde alıştınız benim hapşırmalarıma. Mevsimine göre giyinmeyi öğrenmem gerekiyor.

 

Biliyorsunuz, Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan Samsun'a doğru yola çıktı. Bandırma Vapuru, Karadeniz gibi hırçın dalgaları olan bir deniz için yapılmamıştı. Yine de Samsun'a varmayı başardı. Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ayak bastığında hastaydı, ateşi vardı. Doktoru ona dinlenmesi gerektiğini söylemişti. Ama nasıl dinlensin? Düşman yurdumuzu işgal etmiş, yapılacak işler vardı.

 

İşte Samsun'dayız. Bu sahilde 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışını anıtlaştırmışlar. Anıtların çok önemli görevleri vardır. Tarihi olayları ve kişileri, yüz yıl sonra bile insanlara hatırlatmak.






Atatürk'e Mustafa Kemal Paşa diyorum, çünkü Soyadı Kanunu 1934 yılında kabul edilmiş. O zamana kadar Türklerin soyadları yokmuş. Atatürk'ün de soyadı henüz konmamıştı. Kurtuluş Savaşı yıllarında bütün dünya onu Mustafa Kemal Paşa olarak tanıyordu.

 

Hadi atlayın bulutlarınıza, Amasya'ya gidiyoruz. Size demiştim, bugün yolumuz biraz uzun.

 

Atatürk, Samsun'a çıktığı gün kurtuluş savaşını başlatmış kabul ediyoruz. Ama bu o kadar da kolay olmamış. Tek başına ülkemizi düşmanlardan kurtaramazdı. 22 Haziran 1919 günü Amasya'da bir genelge yayınladı. Bu bir çağrıydı. İşgal edilen topraklarımızı kurtarmak ve yeniden bağımsızlığımızı kazanmanın yollarını tartışmak için bir çağrı. Sivas ve Erzurum'da birer kongre toplanacağını duyuruyordu. Yurdun her köşesinden temsilcilerin katılmasını ve düşüncelerini söylemelerini istiyordu.

 

Hadi atlayın bulutlarınıza, Erzurum'a gidiyoruz. Çünkü ilk önemli toplantıyı Erzurum'da yapmışlar.

 




23 Temmuz 1919 günü başlayan Erzurum Kongresi 7 Ağustos 1919 günü sona ermiş. Bu kongrede toplananlar ne karar almışlar biliyor musunuz? Başka bir ülkenin korumasında olmayacağız, biz bağımsız olacağız demişler. Bir Temsil Heyeti oluşturulmuş. Mustafa Kemal de başkanı olmuş.

 


Bu sefer Mustafa Kemal Paşa demedim, fark ettiniz mi? Çünkü Erzurum'a gelince askerlik görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Artık bir asker değildi, paşa değildi.

 

Hadi atlayın bulutlarınıza, Sivas'a gidiyoruz. Yorulmadınız değil mi? Biz bulutların üzerinde rahat rahat geziyoruz. Ama Mustafa Kemal ve arkadaşları bu kadar rahat değillerdi.

 

4 Eylül 1919 günü Sivas Kongresi başladı. Bir hafta sonra 11 Eylül 1919 günü de sona erdi.

 

Ne karar alınmış dersiniz? Yurdumuzu işgal eden düşmanla sonuna kadar mücadele edeceğiz kararı alınmış. Bunu başarmak için de Türk halkının desteği kazanılmış. Sivas Kongresi Türkiye devletinin kuruluşuna giden önemli duraklardan biri olmuş.

 

Hadi atlayın bulutlarınıza, Ankara'ya gidiyoruz.

 

Her yıl 23 Nisan'da "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nı  kutlarız, öyle değil mi? "23 Nisan, neşe doluyor insan" diye bağırırız. Peki 23 Nisan 1920 günü ne olmuştu?

 

Önce Erzurum Kongresi'nde, ardından Sivas Kongresi'nde, yurdun dört bir yanından gelip toplantılara katılan delegeler, yani üyeler, sonunda Ankara'ya gelmişlerdi. Ankara'da Büyük Millet Meclisi'ni kurmuşlardı.

 

Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'du. Devletin meclisi Meclis-i Mebusan adı verilen meclisti. Ancak İstanbul işgal edilmişti. Meclis-i Mebusan da 11 Nisan 1920 günü kapatılmıştı. Yani Türklerin konuşacağı, tartışacağı ve kararlar alacağı bir meclisi artık yoktu. 

 

Mustafa Kemal için bu meclis çok önemliydi. Düşmanla savaşmaya başlamadan önce halkın desteği demekti. İstanbul işgal altındaydı. Meclisi kapatılmıştı. Çok geçmeden Ankara'da adına "Büyük Millet Meclisi" denilen bir meclis kuruldu.

23 Nisan 1920 günü ilan edilen Büyük Millet Meclisi, Türklerin yeni meclisi olmuştu.

 


O yıllarda yurdumuzun batısında, güneyinde ve doğusunda düşman askerleri vardı. Bu durumu kabullenemeyen halkımız da bir araya gelerek karşı koymaya çalışıyordu.

 

Mustafa Kemal, iyi bir askerdi. Herkesin kendi başının çaresine bakarak yurdumuzun düşmandan kurtulamayacağını iyi biliyordu. Meclisin desteğiyle düzenli bir ordu kurup düşmanın karşısına çıkmak için hazırlandı.

 

Hadi, atlayın bulutlarınıza, Sakarya Nehri’ne gidelim.

 

Bu nehir Ankara ile Eskişehir arasından geçer, sonra Eskişehir’in kuzeyinden Sakarya’dan geçerek Karadeniz’e dökülür.

 


Türk Ordusu henüz hazır değildi. Bu nedenle 25 Temmuz 1921 günü Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi. Bunu fırsat bilen Yunan Ordusu da Eskişehir’i işgal etti. Ancak iki ay sonra, 13 Eylül 1921'de Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazanan Türk Ordusu, Yunan askerlerini durdurmayı başardı. Yoksa Ankara'ya kadar geleceklerdi.

 

Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’e Gazi ünvanını verdi. Gazi Mustafa Kemal, yine meclisin verdiği yetkiyle Türk Orduları’nın Başkumandanı oldu. Bütün orduyu o yönetecekti. 

 

Afyon’a gidelim, Kocatepe sırtlarına. Hadi atlayın bulutlarınıza!

 


Burası Gazi Mustafa Kemal’in şu ünlü fotoğrafının çekildiği yerdir.


 

Türk Ordusu çok iyi hazırlanmıştı. Büyük bir saldırı başlattı. Buna Büyük Taarruz diyoruz. 30 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz başarılı olmuş, Başkumandanlık Meydan Muharebesi kazanılmıştı. Her yıl 30 Ağustos günleri kutladığımız Zafer Bayramı, bu önemli savaşı bize hatırlatır.

 

Bu savaşta Yunan Ordusu’nun önemli bir komutanı olan General Trikupis, Türk askerlerine yakalanmıştı. Hem tutsak olduğu için üzgündü, hem de kendisine çok kötü davranılacağını düşünüyordu. Ama öyle olmadı. Gazi Mustafa Kemal ona çadırında Türk kahvesi ikram etti. İki asker savaşı konuştular.

 

Yunan Ordusu artık Anadolu’da tutunamazdı. Geri çekildi. Türk Ordusu 9 Eylül 1922 günü İzmir’e girdi. Böylece İzmir’de 15 Mayıs 1919 günü başlayan işgal, 3 yıl 4 ay sonra 9 Eylül 1922 günü sona erdi.

 

İzmir’e gelen Gazi Mustafa Kemal’in kalması bir için bir köşk hazırlandı. Burada ilginç bir olay yaşandı, onu anlatayım mı size? Köşkün girişine bir Yunana bayrağı serilmişti. Meğer Yunan Kralı işgal zamanı İzmir’e gelmiş ve bu köşkte kalmıştı. Girişe bir Türk bayrağı serilmiş ve Kral üstüne basarak içeri girmişti. Şimdi İzmirliler, Gazi Mustafa Kemal’in aynısını Yunan bayrağına yapmasını istiyorlardı.

 

“Hata etmiş” dedi Gazi Mustafa Kemal, “Ben bu hatayı tekrar edemem. Bayrak bir ulusun şerefidir, ne olursa olsun yerlere serilmez ve çiğnenmez, kaldırınız!” 

Gazi Mustafa Kemal Yunan bayrağına basmadı.

 

Yoruldunuz mu? Hadi yine Ankara’ya gidelim.




Bugün 29 Ekim 2023. Türkiye Cumhuriyeti tam 100 yaşında.


Yurdumuzun düşman işgali altında olması benim kabul edebileceğim bir durum değil. Bunun tekrar olmaması için çok çalışmalıyım. Gelecekte belki pilot olurum, belki öğretmen; belki marangoz olurum, belki çiftçi. Ama en iyisi olmak istiyorum. 

Bir de bulutların üzerinde bütün dünyayı gezmek istiyorum.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Subscribe Us