Type Here to Get Search Results !

yeniden ŞEYTAN SOFRASI




Daha önce iki kez ziyaret etmiştik Şeytan Sofrası'nı..  Her ikisi de kış aylarındaydı. Biri Ocak, biri Şubat.. Bu kez yaz sonunda Şeytan Sofrası'ndayız.. Elbette çok daha kalabalık olacağını tahmin etmek zor değildi. 

Şeytan Sofrası'nın hikayesini buradan okuyabilirsiniz, çünkü bu yazıda buraya neden Şeytan Sofrası dendiği konusunda değinmeyeceğiz.

Ayvalık'tan Şeytan Sofrası'na nasıl gideriz diye düşünürken, Tostçular Çarşısı karşısında yer alan otobüs duraklarında Sarımsaklı Belediyesi'nin doğrudan Şeytan Sofrası'na yolcu taşıyan otobüsünü gördük. "Saat 18:45'te kalkıyoruz, 20:00'de de dönüyoruz" dedi şoför.. Bizim gibi özel arabası olmayanlar için iyi düşünülmüş bir uygulama.. 

Saati gelince otobüs birdenbire doluverdi. Demek ki herkes haberdar otobüsün saatinden..

Ve işte yine Şeytan Sofrası'ndaydık. Harika bir gün batımı izlemek için hava ve bulut durumu da gayet iyiydi.




Fakat ne olmuş buraya?.. Kalabalık olmasını bekliyorduk zaten, fakat bir değişiklik var.. Her yer masa ve sandalye dolmuş..



Henüz vakit varken, girişin sağ tarafında kalan alanı gezdik.. Harika bir manzarası vardır..



Tabi kalabalık olunca fotoğraf çerçevesine insanları almamayı başarmak çok kolay olmadı.. 



Bir de bu soldaki yapı eklenmiş. Kuvvetli rüzgar esen bir gündü, bazı ziyaretçiler oraya sığınmayı tercih etmişlerdi. Burası sanırım kışın da korunaklı bir manzara keyfi yaşatmak için düşünülmüş..



İçinde şeytanın ayak izinin olduğu kafes aynen duruyor, fakat daha önce beyaz çaputlar bağlanan minik ağaç biraz kızarmış.. Neden acaba?..


Şubat 2012                                                                                  Eylül 2016



Bir başka değişiklik ise bu teller.. İnsanları kenara fazla yaklaşmamaları için çekilen bu tellere kırmızı çaputlar bağlanmış. Son yıllarda çaput bağlama ihtiyacı artmış demek..



Fazla oyalanmadan tekrar günbatımına döndük.. Buraya gelirken harika günbatımı fotoğrafları çekmeyi planlıyordum.. Tabi güzel bir günbatımı akşamına denk gelmeyi dua ederek yola çıkmıştık..

Fakat böyle bir şey hayatta düşünemezdik.. Masalardan ve sandalyelerden günbatımına yaklaşamıyorduk. 




Allahaşkına, bunu hangi yarım akıllı akıl etti, ya da hangi paragöz.. Kabul, orada bir kafe olması, insanların oturabilmesi, çay-kahve tüketebilmesi güzel elbette.. Ama oraya fotoğraf çekmeye gidiyoruz, herkes kendi imkanlarıyla orada olmanın anısını fotoğraflamak istiyor.. Çayı kahveyi başka yerde de içebiliyoruz.. Derdimiz o değil ki.. Günbatımına doğru masa ve sandalye koymak neyin kafası?..

Günbatımına sırtıdönük oturan var. Onu bile düşünmeyi becerememişsiniz.. Kahvehane mi işletiyorsunuz?.. Hiç değilse, insanları manzaraya karşı oturtabilecek bir düzen düşünebilseydiniz..


Peki o sokak lambaları nedir?.. Bu nasıl bir zevksizlik zirvesidir?.. Allah'tan "gün batıyor, hava kararıyor" diye ışıklarını açmadılar..




Sonuçta yakalayabildiğim en güzel fotoğraflar bunlar.. 

"Şeytan Sofrası'na gidelim günbatımını fotoğraflayalım" diye arkadaşların dikkatine!.. Duyduk duymadık demeyin!.. Son durum budur!.. (Eylül 2016)




Bırakın bazı şeyler doğal kalsın.. (Ocak 2007)


İlk yazımızın sonundan şunu yazmıştık: 

Bugün, üç ayaklı şeytanın ayak bastığı yere fotoğrafçılar üçayaklarını kurup harika günbatımı fotoğrafları çekmektedir. 


Bugün bu artık pek kolay değil.. Değil üçayak kurmak, ayakta duracak yer bulmak bile sorun..


Bu hayal kırıklığıyla çıkarken, bir hediyelik eşya dükkanı gördük. Hadi gezelim diye yaklaştığımzda gördüğümüz bu yazı aslında hemen her şeyi açıklıyordu..




Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Subscribe Us