Bu müzede tarih boyunca giydikleri takunyaları sergiliyorlar. "Klompen" diyorlar bu ahşap ayakkabılara.
Hollandalılar bu tahta ayakkabıları günümüzde çok sayıda üretmeye devam ediyor. Biz gezginler için hediyelik eşya olarak satmak için.
Genelde köylerde kullanıyorlarmış. Sıcak ve rahat olduğu için. İlk kez giyenler rahat olduğunu düşünmeyecekler elbette. Klompen aynı zamanda güvenliymiş. Çünkü bir kaza anında, ayağınıza ağır bir şey düşürdünüz, çelik burunlu ayakkabılardan bile daha fazla klompene güveniyorlar. Yüzyıllarca kullanmışlarsa yanılıyor olamazlar, öyle değil mi?
Bu müzede birer sanat eserine dönüştürülmüş klompenler de gördük. Ancak günlük kullanımda klompenlerin bir avantajı daha varmış. Klompeni kullandın, yıprandı. Artık kullanılacak durumda değil. Ateşe atabilirsin. Böylece ısınırsın.
Hollanda'da, Zaanse Schans'ta biz de kendimize klompen aldık. Hayır, alttaki fotoğraftakini değil. Daha küçük bir tane.
Hollanda muhteşem bir ülke. Yüzölçümü Konya kadar ama tarım ürünlerinde ihracat şampiyonu demeyeceğim, bunu biliyorsunuzdur artık... Topraklarının dörtte birinin su altında olmasından da söz etmeyeceğiz. Güzel bir doğası var, her yer yemyeşil. Çünkü yağmur bulutları Hollanda topraklarını sık sık suluyor.
Hollanda gezimizi ağustos ayına denk getirdik. Ama yağmurluklarımızı üzerimizden pek çıkaramadık.
Nereye baksak yeşil ama bunu sadece yağmura bağlamak doğru olmaz herhalde. Hollanda bir tarım ülkesi.
Zaanse Schans'ta ne gördük? Geniş çayırlar, kanallarda akan ırmak suları ve yel değirmenleri...