Type Here to Get Search Results !

Hallstatt Gezginlerden Bıktı


Sizin de köyünüze her gün binlerce ziyaretçi gelse siz de bıkar mıydınız? Hepi topu 8 yüz kadar insansınız köyde. Sabah akşam, hatta sadece yazları değil kışları bile köyünüzde rahat değilsiniz. Sürekli kapının önünde insanlar gelip geçiyor. Ellerinde telefonlarıyla ya fotoğraf çekiyorlar ya da video. Pencereden başınızı uzatacak olsanız, şak! Bir fotoğrafın içindesiniz. 

Kim bu insanlar? 

Gezgin insanlar iyi insanlardır, meraklı insanlardır ve dünyayı seven insanlardır. Ama yine de sürekli kapınızın önünden geçen ve hemen her biri farklı dillerde konuşan binlerce insan sizi bıktırabilir. Üstelik köyünüz bir gölle bir dağ arasında dar bir alandaysa. Bir ucundan diğer ucuna yaklaşık bir kilometre uzunluğunda sadece bir sokağınız varsa. Her gün binlerce ziyaretçi çekilir gibi olmayabilir.

Elbette Hallstatt turistik bir kasaba, bundan yararlanıyorlar da. Ama kapısına "özel mülktür, girmeyin" yazanlar var. İnsanlar da bir tuhafmış, adamın bahçesine ne diye girersin? 



Ama biz gezginler de haklıyız. Muhteşem bir doğanın içinde, harika evler arasında olmak heyecan verici. Bu güne kadar dünya gözüyle gördüğümüz en güzel yurtdışı duraklarımızdan biri oldu Hallstatt. 

Evlerin mimarisi kadar hemen her birinin pencere ve kapılarındaki özenle bakılan çiçeklerinin güzelliği de muhteşem. Durum böyle olunca fotoğraf makinesi elden düşmüyor, bazen de video kamera ile geziyi ölümsüzleştirmeye çalışıyoruz. 

Sonuç olarak, Hallstatt'lılar kasabalarını turistlere kapatmadan önce biz de gidip görme fırsatı bulduk. Kimseyi rahatsız etmeden, sesimizi yükseltmeden gezdik. Muhteşem manzarada fotoğraflarımızı çektik. Yıllarca izleyeceğimiz videomuzu da çektik. 



Hallstatt, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde.

Dünya tarihindeki en eski tuz madeni burada. Yiyecekleri saklamak için tuz çok önemlidir. Bu sayede Hallstatt da önemli bir yer olmuş. Ama ilginçtir buraya ulaşım gölden ya da patika yollardan sağlanmış uzunca bir süre. 1900'lü yıllara gelindiğinde kayalar patlatılarak yollar açılabilmiş. 


Sahil yolunda dikkatimiz çeken anıtlardan biri iki Dünya savaşının kurbanları anısına yapılan bu anıttı. 


Yanımızdan farklı milletlerden insanlar geçiyor. Özellikle uzakdoğulular arasında Hallstatt çok popüler bir yer. Belki en çok onlar buradalar. 

Hediyelik eşyacıları görmezden gelmeye çalışarak yürüyoruz. Çok güzel şeyler var. Sadece magnet değil pek çok dekoratif eşya bize göz kırpıyor. Görmezden gelmeye çalışıyoruz, çünkü Türk Lirası bu günlerde pek değerli değil. 

"Buraya kadar geldin, bir magnet bile almadın." derler mi, derler.

Hallstattlılar bizi hoş görsün!



Hallstatt'ın ünlü meydanındayız. Gelmeden önce belki yüzlerce fotoğrafını gördüğümüz, onlarca videosunu izlediğimiz için, bize oldukça tanıdık geliyor. 

Meydanın ortasında bir sütun ve çeşme var. Sütunda dini motifler dikkat çekiyor. 




Sahil yolunda belli yerleri "manzara noktası" belirlemişler. En son manzara noktasında da fotoğraflarımızı çektikten sonra, biraz merdiven tırmanıp "Evangelische Pfarrkirche" adlı kiliseye çıkıyoruz. Manzarasından başka mezarlık alanı da özenle bakılan bir alandayız. Ama kilise için gelmedik buraya. "Beinhaus" dedikleri Kemik Evi için geldik. 



"Benim de Kafatasımı Bu Odaya Koyun" başlıklı yazımız, bu Kemik Evi'nin ilginç öyküsünü anlatır. Mutlaka okumanızı öneririz.




İstemesek de artık ayrılmak zorundayız. Geldiğimiz yoldan yavaş yavaş dönüyoruz. Hala fotoğraf çekiyoruz. Gelirken çektiğimiz yerlerde dönerken de çekiyoruz. 

Belki başka bir zaman yine geliriz. Şimdilik hoşçakal Hallstatt!

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Subscribe Us