Sadece gezmek için değil, keşfetmek için yeni bir gezi planladık. Defterimize yeni bir sayfa eklemek için hazırlıklarımız aylar öncesinden başladı. Zaten hazırlık çalışmaları da gezinin kendisi kadar değilse de, ayrı bir heyecan bizim için. Sonunda 2025 yılının Temmuz ayında, Budapeşte'yi adım adım gezdik.
Beş gece kaldığımız dairede her şey vardı. İhtiyacımız olan her şey vardı. Bu sayede en azından sabah kahvaltılarımızı evde yaptık. Yaz günlerinde yorgun argın eve geldiğimizde rahat koltuklarda soğuk içeceklerimizi keyifle içtik.
Budapeşte'de kent içi ulaşım çok kolay. Pek çok turistik yer yürüme mesafesinde olmasına karşın yine de enerjimizi gezimize saklamak için toplu taşıma kullandık.
Budapeşte insanların tıkış tıkış yaşadığı, işe veya okula gitmek için eziyet çektiği bir kent değil, günlük yaşam rahat akıyor. En azından bizim büyük kentlerimiz kadar değil.
Çeşitli toplu taşıma araçları var; otobüs, tramvay, troleybus ve metro. Hangi durakta beklersek bekleyelim, toplu taşımanın ne zaman geleceğini ve çok beklemeyeceğimizi biliyorduk.
Budapeşte'de Osmanlı'nın İzleri
145 yıl Budin Eyaleti'ni yönetmiş olan Osmanlılar'ın izleri silinmemiş. Hatta öne çıkarılmış. Gül Baba Türbesi yaklaşık 500 yıldır ayakta kalmayı başarmış. Mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir müze.
Bizi en çok etkileyen Buda Kalesi'nin Besci Kapu, yani Viyana Kapısı'nda şehit düşen Abdurrahman Abdi Paşa için yapılan anıt mezar. "Kahraman düşmandı, rahat uyusun" diye yazmışlar anıt taşına.
Buda Kalesi
Buda Kalesi'nin en turistik yeri Balıkçı Tabyası ve Matthias Kilisesi'nin bulunduğu meydan. Budapeşte genelde düz bir alanda, sadece kale bir tepe üzerinde. Bu sayede Buda Kalesi'ndeki manzaranın tadına doyum olmadı. İki farklı günde ve saatlerde çıktık Buda Kalesi'nde Budapeşte gündüz olduğu kadar gece de manzarasıyla büyüleyen bir kent.
Zoo Cafe
Budapeşte sokaklarında başıboş gezen kedi veya köpek görmedik. Bu Macarların hayvan sevmediği anlamına gelmiyor elbette. Budapeşte Kent Parkı'nda yer alan Hayvanlar Bahçesi'nden başka bir de Zoo Cafe'yi keşfettik. Burası pek çok hayvanın sizi ağırladığı bir kafe. O kadar ilgi gören bir yer ki, randevu alıp gidebiliyorsunuz.
Kafede oturup bir şeyler yiyip içerken masanıza kaplumbağa, papağan, iguana, tavşan ve hatta bir yılan bile geliyor. Deneyimli görevliler hayvanları size tanıtıyor ve nasıl sevebileceğinizi anlatıyor.
Zoo Cafe, Budapeşte'de en çok ilgimizi çeken gezi duraklarından biri oldu.
Doğa Tarihi Müzesi
Budapeşte'de pek çok müze var ancak itiraf edelim, çoğuna zaman ayıramadık. Ama Doğa Tarihi Müzesi hemen ilgimizi çekmişti. Müzenin hemen girişinde 2 ton ağırlığında bir Fin Balinası iskeleti okyanus sularında yüzer gibi asılıydı. Ve öğrendik ki, müzeyi tasarlarken girişteki bu kubbeyi bu iskelete göre yapmışlardı; "Kubbe bu iskelete göre yapılacak!"
Müzede dinozorlar çağından kalma Hungarasaurus ile de tanıştık. Boyu neredeyse 4 metre.
Bu müzeyi çok sevdik çünkü her köşesinde çocukların ilgisini çekecek etkinlikler ve heykeller vardı. Üst salonun tam ortasında kocaman bir mamut vardı. "Buz Devri" adlı çizgi film serisindeki Manfred desek kimse karşı çıkmaz.
Budapeşte'nin Köprüleri
Köprü zamanla Buda ve Peşte'yi birleştirmiş.
1876 yılında yapılan Margit Köprüsü (Margit hid), 1896 yılında yapılan Özgürlük Köprüsü (Szabadsag hid) ve 1903 yılında yapılan Erszebet Köprüsü (Erszebet hid)... Her biri başına gelmeyen kalmamış tarihi köprüler. Adım adım gezdik ve yazdık.
Macaristan'da 1848 Devrimi
Macarlar, 1848 yılında o dönem yönetiminde yaşadıkları Avusturya'ya karşı ayaklandılar ve bağımsızlıklarını ilan ettiler. Devrimin önderi Lajos Kossuth. Biz Çekirdek Gezi olarak kendisiyle Kütahya'da tanışmıştık. Avusturya, Rusya'nın da desteğini alarak devrimi bastırınca Kossuth Osmanlı'ya sığınır. Osmanlı tüm baskılara karşı Kossuth'u teslim etmez. Kossuth iki yıl kadar Kütahya'da yaşar. Ardından Macaristan'ın bağımsızlığı için mücadeleye devam eder. Kossuth'un Kütahya'da kaldığı ev Macar Evi Kossuth Müzesi olarak ziyaretçilere açık.
Tuna kıyısında görkemli parlamento Binası'nın arkasında meydanın adı Lajos Kossuth Meydanı. Bu meydanda diğer Macar kahramanlarla birlikte II.Ferenc Rakozci de yakından tanıdığımız biri. O da 1700'lü yılların başında Macaristan'ın bağımsızlığı için ayaklanmış, ancak sonunda Osmanlı'ya sığınmak zorunda kalmıştı. Çekirdek Gezi olarak onun Tekirdağ'da kaldığı evi de ziyaret etmiştik.
Margit Adası
Budapeşte'ye giderken bir Orta Avrupa ülkesine gittiğimizi, Temmuz ayında da olsak yağmur yağabileceğini ve havanın serin olabileceğini düşünmüştük. Öyle olmadı. Hava sıcaklıkları 30 dereceden aşağıya düşmedi. Hele 3 Temmuz günü sıcaklık 37 dereceye çıktı.
O gün gezi planımızı değiştirdik ve Margit Adası'na gittik. Ada, Budapeştelilerin pek çok etkinlik yaptığı ve çeşitli etkinliklere katılabildiği kocaman bir park.
Sıcak havada asırlık ağaçların gölgesinde gezinerek huzur dolu bir gün geçirdik. Müzikli Havuz'daki gösterileri izledik. Adaya adını veren Kral V.Bela'nın kızının kaldığı manastırın kalıntılarını gezdik. Mezarı da oradaydı.
Fıskiyeler sadeceyeşil alanları sulamadı o gün, bizim gibi sıcaktan bunalanları da serinletti.
Kolodko'nun Minik Heykelleri
Mihály Kolodko adlı heykeltıraş, Budapeşte'nin farklı yerlerine minik heykeller yerleştirmiş. Minik derken 10-15 cm büyüklüğünde heykellerden söz ediyoruz. Her birinin bir hikayesi, orada olmasının bir nedeni var.
Yerlerini bulmak, onları görebilmek bazen zor oldu. Yaklaşık kırk tane minik heykel var Budapeşte'de ve bunları bulmak ve fotoğraflamak bir kent bulmacasına dönüşmüş durumda. Kimisi bir duvarın üzerinde, kimisi bir bankta, kimisi de ayak altında bir yerde. Ve hiç biri kırılmamış, boyanmamış, üzerine yazı yazılmamış.
Tuna'da Tekne Turu ve Dönme Dolap
Bir tekne turuyla Tuna üzerinde Özgürlük Köprüsü'nden Margit Adası'nın kuzey ucuna kadar gidip döndük. Yaklaşık bir saat süren bu tekne turuyla Budapeşte'ye Tuna üzerinden izledik ve tarihi yapılarını farklı bir açıdan görmüş olduk.
Erszebet Meydanı'ndaki Dönme Dolap da bize, tıpkı tekne turu gibi Budapeşte'ye farklı bir açıdan bakma fırsatı verdi. Özellikle günbatımı saatlerinde bindik. Üç tur çabuk bitse de heyecan vericiydi.
Budapeşte Lezzetleri
Baca Kek'e bayıldık. Chimney Cake diye biliniyor. Langos'u seveceğimiz düşünmemiştim. Sokaklarımızda olur olmaz yerlerde karşımıza çıkan Lokma Hayrı araçlarında yapılan hamur işinin üzerine bir çeşit krema sürüp peynir rendeliyorlar. Bazı yerlerde kremanın üzerine kırmızı soğan, sucuk gibi malzemelerle de sunuyorlar. Valla ben sevdim.
Macaristan denince az çok bilen herkes hemen Gulaş Çorbası der. Elbette tadına baktık. Bizim tas kebabına benziyor.
Sonuçta
Adım adım gezdik Budapeşte'yi. Toplu taşımalarını da kullandık ama her gün yaklaşık 25 bin adım atmışız. Yine de gezemediğimiz, gidip göremediğimiz pek çok köşesi kaldı.
Her gezi durağını ayrıntılarıyla yazdık. Budapeşte notlarımızı Çekirdek Gezi sayfalarında okuyabilirsiniz.
Dünya büyük, gezecek çok yer var. Biz de ise zaman ve para o kadar çok yok. Yolumuz bir daha düşer mi Budapeşte'ye?
Düşerse gidemediğimiz gezi duraklarını çoktan listeledik. Planımız hazır.