Type Here to Get Search Results !

Budapeşte Zoo Cafe



Budapeşte'yi adım adım gezerken yorulduk elbette. Temmuz ayındayız, hava sıcak. Biraz dinlenmek ve soğuk bir şeyler içmek için kafelere oturduk. Bu kafelerden biri de Zoo Cafe. 

Randevu ile Gidilen Bir Kafe

Burası sıradan bir kafe değil. "Şu masa boş, hadi oturalım!" diyemiyorsunuz. Randevu almanız gerekiyor. Evet, yanlış okumadınız, burası bir kafe ve randevu alarak oturabiliyorsunuz. Biz de bir gün öncesinden randevumuzu aldık. "Saat 19'da bekleriz," dediler. "Erken gelmeyin, gelirseniz de kapının önünde bekleyin," dediler. İlginç değil mi?

Saat 18.50'de kapının önündeydik. Sadece biz mi? Hayır, başkaları da gelmişti. Sinema salonunda 19 seansını bekler gibi bekledik. İçeridekiler çıktıktan sonra bizi buyur ettiler. 

İşte burası Zoo Cafe. İçeride 7 veya 8 masa var. Biz de birine oturduk. Ortada kediler geziniyor. Garson arkadaş ne istediğimizi sordu, elbette soğuk bir şeyler söyledik. Bu arada kediler kavgaya tutuştu. Galiba dört tane kedi vardı. Masalarda oturanlar ile hiç ilgilenmediler. 


Ülkemizde açık alanda bir kafeye veya bir çay bahçesine otursak kediler dilenci gibi gelip miyavlardı: 

"Başının gözünün sadakası için... Allah inandırsın altı yavruya bakıyorum... Bir lokma be abicim..."


Her masada dezenfektan var. Masaya oturunca ellerinizi temizlemenizi istiyorlar.


Bu arada çok ama çok önemli bir nottan söz etmeliyim. Budapeşte sokaklarında başı boş ne bir kedi ne de bir köpek gördük. Bu yüzden olsa gerek kafede insanlar kedilere uzanıp onları sevmeye çalışıyordu. 

Çok geçmeden içeceklerimiz geldi, yudumlamaya başladık. Garson arkadaş kafesteki tavşanı çıkarıp kucağına aldı, severek bir masaya götürdü. Adını söyledi, nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını anlattı ve tavşanı masaya bırakıp ayrıldı. Masadaki gençler tavşanı sevmeye başladı. 


Yılan mı O?

Diğer hayvanları da tanıtıp bir masaya bıraktı. Bir masaya bir kaplumbağa, diğerine bir iguana, bir masaya da bir yılan. Yılan mı o? Evet yılan, yaklaşık 30 cm uzunluğunda. 

Yılan hangi masadaysa o masadan minik çığlıklar yükseliyordu. Bizim masamıza da geldi. Kızım yılanı eline aldı. Aldı ama yılan durmadı. Görevli tuttu, tekrar kızımın eline verdi. Yılan masaya akıyor, bana doğru gelmek istiyordu. İtiraf edeyim, o anda ne fotoğraf ne video çekmek geldi aklıma.

Bu arada bir kakadu kafenin içinde biraz uçtu ve yan masadaki gencin omuzuna kondu. 

Diğer hayvanlar sırasıyla masaları gezdi. Yani tavşan bizim masamıza da geldi. Her masada ayrı bir heyecan vardı.

İguana daha uslu ve daha arkadaş canlısı. Epey sohbet ettik. Beni can kulağıyla dinledi. Sonunda onu memlekete davet ettim. "Gel buyur, konuğum ol," dedim.



Garson diyorum ama bu arkadaşlar hayvanlar konusunda eğitimli. Hangisine nasıl davranacaklarını iyi biliyorlardı. 


Zoo Cafe ve Kurallar

Herkes evinde hayvan besleyemebilir, özellikle de modern yaşamın merkezinde yer alan apartman dairelerinde. Zoo Cafe, 2014 yılında insanlar ile hayvanları buluşturmak için açılmış. 




Elbette kafede bazı kurallar var. "Ay, ben seni yerim," diye hayvanları mıncıklayamazsınız. Masanıza verilen hayvanla gezinmemelisiniz. Fotoğraf ve video çekebilirsiniz ama flaş patlatmamalısınız. Hayvanlar ürkebilir. Bunu istemeyiz. 

Her hayvanla ilgili görevlilerin uyarılarını dikkate almalısınız. 



Hayvanları "Budapest Zoo" adlı hayvanlar bahçesinde gören Budapeşteliler için güzel düşünülmüş bir kafe olmuş Zoo Cafe. 


Barınak Park

Zoo Cafe benzeri bir ortam ülkemizde de uygulanabilir mi, bilemiyorum. Biz de hayvan sevgisi sokaklarda başı boş dolaşan kedi ve köpeklerden ibaret gibi görünüyor. Elbette evinde balık, hamster, muhabbet kuşu vb. besleyen hayvanseverlerimiz var.

Sokaklarda rastgele yerlere atık yemekleri bırakarak hayvan sevgisi gelişmez diye düşünüyorum. Hayvanların daha sağlıklı ortamlarda yaşayabileceği barınaklar olmalı. Günümüzdeki barınak mantığından farklı barınaklar, hapishane gibi olmamalı. Adına barınak park denebilir belki. Çok geniş doğal alanlar. Ağaçların da çok olduğu hayvanların gönüllerince koşturabileceği. Kuşlar için yuvalar da yapılmalı. 

Hayvanların sağlığıyla ilgilenen veterinerler de olmalı, çocukların boş zamanlarında hayvanlarla iletişim kurabilecekleri oyun alanları da. Sadece kediler ve köpekler değil, Zoo Cafe'deki gibi tavşanlar, kaplumbağalar ve benzeri.

Ne kadar ilgi görür, bilemiyorum. 

Yapılabilir mi, bilemiyorum.

Belki üstüne düşünülür diye yazıyorum.

Apartman dairesinde hayvan sahiplenmek kolay iş değil. Bir canlıya bakmak ciddi sorumluluk ister.

Belki barınak park veya benzer fikirlerle bunu başarabiliriz. Hayvanlar ile dostluğumuzu geliştirebiliriz.


Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Top Post Ad

Below Post Ad

Subscribe Us