%20.png)
Mayıs ayının ilk günleri. Güneş sıcak yüzünü
göstermişken yolumuz Kuşcenneti Milli Parkı’na düşürdük. Bir kez daha…
Yenileme çalışmaları nedeniyle bir süre
kapalı olan milli park, geçen yıl yine mayıs ayında kapılarını konuklarına
açmıştı.
Giriş
ücretli elbette. Yetişkinler için 60 TL, çocuklar için 30 TL.
Burası 17.058 hektarlık alanıyla Türkiye'nin
en küçük milli parkı.
.png)
Alanı küçük olabilir ama uzaklardan uçarak
gelen konukları az değil. Kuş zenginliği açısından burası uluslararası bir
öneme sahip. Her yıl bahar aylarında 239 kuş türünden yaklaşık 2-3 milyon kuş
buraya göç ediyor. Burada yumurtlayıp burada kuluçkaya yatıyorlar. Yavrular
burada gözlerini dünyaya açıyorlar, burada beslenip büyüyorlar. Göl suları,
söğüt korusu ve sazlıklardan oluşan alan beslenmeleri ve güvende olmaları için
çok uygun.
%20(1).png)
Kuşcenneti
Milli Parkı Tarihi
1938 yılının Nisan ayında bir silah sesiyle
irkildi herkes. Çeşit çeşit binlerce kuş ürküp havalandı. Çok geçmeden kuşlar
başka dallara kondu, ortalık sakinleşti. Herkes işine geri döndü. Bir kişi
hariç: Alman bilim insanı Curt Kosswig.
1936 yılında Almanya’daki Nazi baskısından
kaçıp Türkiye’de İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Curt Kosswig,
zooloji ve hidrobiyoloji konularında profesördü.
Yaptığı incelemeler sonucunda bu doğal
güzelliğe “Kuşcenneti” adını verdi. Korunması için uzun yıllar mücadele etti.
27 Temmuz 1959 günü Kuşcenneti milli park
ilan edildi.
Yenilenen
Kuşcenneti Müzesi
Bölgeyi yurt edinen yüzlerce kuş hakkında bilgilendirme
panolarından başka kuşların kendisini de görebiliyoruz. Canlı değil elbette.
Kimisi doldurulmuş halde, laf aramızda canlı gibiler, kimisi de maket olarak
yer almış. İtiraf etmeliyim, çoğunu tanımıyorum. Bazılarının adlarını duydum
ama ne seslerini tanıyorum ne de kendilerini… Neden bu güne kadar bir “Kuşlar
Defteri”ne notlar almadım diye kendime kızdım.
Diğer bir salonda büyük bir ekranda kuşları
izledik. Göl üzerindeki kameralar onları çok daha yakından izleme imkanı
veriyor. Hatta bir uzman bizi bilgilendirdi. Kuşları o an canlı izlemek güzel
ama daha güzeli, arşivden kuşların özel anlarını izlemek oldu. Teşekkür ederiz…
Gözetleme
Kulesi
Gözetleme Kulesi’ne giderken Mustafa Kemal
Atatürk büstüne selam vermeden geçmedik.
.png)
Kısa bir yürüyüşten sonra kuleye ulaştık. Ama
ne yürüyüştü! Kuşların biri bir dalda ötüyor diğeri diğer dalda. Farklı kuşlar,
farklı ötüşler… Yok yok, bir Kuş Defteri tutmak şart ama dijital bir defter
olmalı. Sesleri de kaydetmeliyim.
Kule 17,5 m
yüksekliğinde. Kuleye bir asansör eklenmiş. Merdivenleri çıkmakta
zorlanabilecekler için iyi düşünülmüş bir ayrıntı.
En üst katta sabit dürbünler var.
1 TL ile çalışan dürbünlerden. Bu yüzden yanınızda bolca 1 TL bulundurmanızda
yarar var. Kuleye çıkıp kuşları gözlemleyemeden dönmek can sıkıcı
olabilir. Kuleden göl manzarası ve kuşların yaşam alanlarını rahatlıkla
görmek mümkün.
Kuşcenneti’nde
Çevre Sorunları
Kuşcenneti Milli Parkı, Avrupa Konseyi
tarafından çok iyi korunan ve kıta ölçeğinde değer taşıyan doğal alanlara
verilen "Avrupa Diploması"nın en üst kategorisi olan A sınıfı
diplomayla 1976 yılında ödüllendirmiş. 1981, 1986, 1991 ve 1996 yıllarında da
bu diploma yenilenmiş. Ancak son yıllarda haberler pek iyi değil. Galiba son 30
yıldır çok da iyi koruyamıyoruz.
Kuşcenneti Milli
Parkı’na yılın her zamanı gelebilirsiniz. Ancak kuşların en çok çeşitlendiği
dönem olan nisan, mayıs ve haziran aylarında mutlaka gelmelisiniz.
Biz Mayıs ayında ağaçların yeşiline
boğularak, kulaklarımızda farklı kuşların ötüşleriyle çok keyifli birkaç saat
geçirdik.