Lizbon'daki ilk günümde Özgürlük Caddesi'ni gezmiştim.
İkinci günümde Belém bölgesini gezdim.
Sevimli, sakin ve oldukça turistik bir yer Belém. Portekiz kültürü ve tarihi açısından da çok önemli bir bölge. Vasco de Gama gibi Portekizli kaşifler yolculuklarına buradan başlamışlar.
Otobüsten indiğim yerin yanında çok büyük ve güzel bir bahçe vardı. Afonso de Albuquerque adına yapılmış bir bahçe. 1515 yılında yaşama veda eden Portekizli bir amiral ve devlet adamı.
Bu bahçenin yanında bir bahçe daha var. O da ünlü kaşif Vasco de Gama adına yapılmış. Belém Kulesi onun anısına yapılmış, Tejo Nehri üzerine yapılan uzun köprüye de onun adı verilmiş. Uzun bir köprü derken gerçekten uzun bir köprü; 17 km uzunluğunda.
Thai Pavillon adı verilen bu çardak farklı yapısıyla dikkat çekici. Tayland ile dostluğu simgeleyen yapı.
Jerónimos Manastırı uzaktan dikkat çekiyordu. 16.yüzyılda inşa edilmiş görkemli bir bina. Belém Kulesi ile birlikte Jerónimos Manastırı da 1983 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş.
Önündeki alan ise İmparatorluk Meydanı Bahçesi. Havuz ve heykellerle süslenmiş güzel bir yeşil alan.
Parkın içindeki farklı banklara oturup farklı açılardan bahçenin keyfini sürdüm. Sadece ben değil, parkın tadını çıkaran başka insanlar da vardı etrafımda.
Sonra meşhur Kaşifler Anıtı'nın olduğu bölgeye çıkan alt geçitten geçerek karşı tarafa ulaştım.
Alt geçitler, içinde dükkanlar yoksa, genelde ürküp çabucak geçip gittiğimiz yerlerdir. Burada bir müzisyen gitar çalıyordu. Biraz ilerisinde de sokak ressamı vardı.
Geçitten çıkar çıkmaz Lizbon'un simgesi olmuş ünlü "Kaşifler Anıtı" tüm görkemiyle karşımdaydı. Karavela denen bir gemi, üzerinde de coğrafi keşifler çağına katkıda bulunmuş pek çok kaşif, bilim insanı ve sanatçının heykeli vardı.
"Kaşifler Anıtı" ile ilgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
Etkileyici bir anıt. Uzun süre çevresinde gezindim ve inceledim.
Belém Kulesi'ne doğru sahil boyunca yürümeye başladım. Neredeyse adım başı büfeler ve oturup birşeyler atıştıran insanlar vardı. Portekiz, sokak yemekleri kültürü açısından da bize hiç uzak değil.
Kaşifler Anıtı'nı biraz geçince karşıma bir deniz feneri çıktı. Denizcilik ile ünlü bir ülkede olduğumu bu bölgede net olarak hissettim.
1940 yılında yapılmış.
Turuncu tuğlalardan yapılmış bu deniz fenerinin ışığı 16 km öteden görünüyormuş. Bu fotoğrafımda deniz feneri, Kaşifler Anıtı ve 25 Nisan Köprüsü'nü görebilirsiniz.