Balıkesir Garı'nda, Kütahya'ya gitmek için Ege Ekspresi'ni bekledik.
1911 yılında Bandırma-Balıkesir-Soma hattında trenler çalışmaya başlamış. Bu gar binası da 1912 yılında açılmış. Osmanlı Devleti'nın son yıllarında tren taşımacılığı yabancıların idaresindeymiş. Türkiye Cumhuriyeti kurulunca devlet idareyi almış. 31 Mayıs 1927 günü Türkiye Cumhuriyet Devlet Demiryolları kurulmuş.
Günümüzde Balıkesir'den Ankara'ya kadar gidebileceğimiz bu demiryolunun yapım çalışmaları da bu tarihten sonra başlamış, 1930'lu yıllarda tamamlanmış.
Garın bir köşesinde drezin denen, kol gücüyle çalıştırılan yardım araçlarından biri vardı.
Garın bir başka köşesinde ise eski bir lokomotif bir anıt gibi yerleştirilmiş.
Nisan 2024 tarihinde bir kişi için 155 TL ödedik. Aynı tarihte karayolundan bir otobüs firmasıyla gidecek olsaydık 589 TL ödememiz gerekirdi. Varış süresinde önemli bir fark yok, ancak trenin en önemli özelliği yerimizde oturmak zorunda değiliz ve her vagonda kullanabileceğimiz tuvaletler var. Tertemiz tuvaletler. "Otobüs bir mola verse de tuvalete gitsek" derdi yok.
Koltuklarımıza oturduk. Vagon 2+1 Pulman olarak tanımlanan bir vagon. Otobüslerden de bildiğimiz bir cam kenarında 2 koltuk, diğerinde ise 1 koltuk olan düzen.
Saat 11.30'da Ege Ekspresi harekete geçti. Yavaş yavaş ilerleyerek Balıkesir'in kent trafiğinden çıktık. Bir kaç dakika sonra Balıkesir Ovası'nda doğuya doğru yol almaya başladık.
Geniş yeşil alanlarda çobanların yanında otlayan hayvanlar vardı.
Çandır İstayonu'ndan durmadan yolumuza devam ettik.
Yol boyunca pek çok istasyon var.
Balıkesir Ovası'nı geçince Alaçam Dağları'nın arasında ilerlemeye başladık. Nusrat İstayonu'nda kısa bir süre durduk. İnen veya binen oldu mu, göremedik. Ege Ekspresi'nde dört vagon vardı ve biz dördüncü vagondaydık.
Demiryoluna Kille Çayı eşlik etmeye başladı. Tepelerin arasında bazen ağaçların gölgesinde akıyordu, bazen de güneşin ışığını yansıtıp gözümüzü alıyordu.
Mezitler İstasyonu'na gelmeden önce kırmızı ışıkta durduk. 5-6 dakika kadar durduk. Nedenini anlayamadık ama mutlaka bir planlamanın gereğiydi.
Kireç, Dada ve Gazellidere istasyonlarını geçtikten sonra Kille Çayı ile vedalaştık.
Nisan ayında olduğumuz için doğanın yeni yeni uyanışını izleyebildik. Beyaz ve pembe çiçek açmış ağaçlar, yeşilin en taze tonları...
Selimağa İstasyonu'nu da geçtikten sonra Dursunbey İstayonu'na geldik. Burada inen ve binenler oldu. Dursunbey Balıkesir'in 33 bin nüfuslu bir ilçesi.
Demiryoluna başka bir çay eşlik etmeye başladı; Dursunbey Çayı. Bir yerden sonra Emet Çayı ile birleşti. Yani yol boyunca çayımız eksik olmadı.
Piribeyler, Nallıkaya ve Gökçedağ istayonlarından sonra Balıköy İstayonu'na ulaştık. Burada durduk. İnenler ve binenler oldu.
Emirler İstayonu'nda da kısa süre durduk.
Demirmisaz Köyü'nden sonra Emet Çayı'ndan ayrıldık. Artık bize Tavşanlı'ya giden karayolu eşlik etmeye başladı. Tavşanlı'ya girerken Orhaneli Çayı üzerinden geçtik.
Tavşanlı, Kütahya'nın 100 bin nüfuslu ilçesi. Balıkesir Kütahya arasındaki demiryolu üzerindeki iki ilçeden ikincisi. Elbette burada da duruyoruz. İnenler ve binenler oldu.
Yol boyunca çoğu zaman tepelerin ve dağların arasında ilerledik. Kütahya yaklaştığımızı, tepelerin yavaş yavaş bizden uzaklaştığını görünce anladık.
Yol boyunca ne güzel köylerin, çok güzel evlerin yanından geçtik.
Köprüören İstayonu'ndan sonra Enne Barajı'nın yanından geçtik. Burası 1969-1972 yılları arasında içme suyu sağlamak için yapılmış bir baraj. Baraj gölünün çevresi bir tabiat parkı olarak düzenlenmiş. Doğanın içinde zaman geçirmek için güzel bir yer gibi gördük.
Penceremizde tepelerin, ağaçların, çayların ve köylerin yerini yavaş yavaş apartmanlar almaya başlayınca Kütahya'ya vardığımızı anladık.
Yaklaşık 16.45 gibi Kütahya Garı'ndaydık. Gar binası, Balıkesir Garı kadar tarihi bir bina değil. Sanki 1980'li yıllarda yapılmış diye düşündük. Keşke yeni yapılan istasyon ve gar binaları da eski tarzda inşa edilmeye devam etse.
Kütahya'daydık. İlk hedef otelimize yerleşmek, ardından Vazo'ya gitmek.
Kaynak :