Type Here to Get Search Results !

Yalova Termal Kaplıcaları



Sonbaharın renkleri, şifalı sular ve yüzyıllardır anlatılan efsaneler… Yalova'daki Termal Kaplıcaları'nda keyifli bir günden notlar.



Yalova'dan Termal'e giden yolda "Çınarlı Hıyaban" sonbaharın renklerine bürünmüştü. Dökülen yapraklar hafif rüzgarla savruluyordu. Buraya bir de yaz aylarında gelmek gerek diye düşündüm.
Yalova, İstanbul'un bir ilçesiyken 1995 yılında il oldu; Termal de ilçelerinden biri. İlçe, Gökçedere ve Üvezpınar köylerinin birleşmesiyle oluşmuş. Adını da buradaki termal sulardan almış.

Kaplıca Nedir?

Maden suyu dediğimiz yeraltı sularının çıktığı yere "kaynarca" denir. Eğer bu kaynarca bir su birikintisi ve bir gölcük oluşturuyorsa buna "ılıca" denir. Maden suyundan yararlanmak için bir tesis (hamam gibi...) kurulursa buna "kapalı ılıca" deriz. Kapalı ılıca yerine, söylemesi daha kolay olduğu için "kaplıca" deyivermişiz.
İnsanlar çok uzun zamandır buradaki ılıcanın farkındalar. Bizans döneminden kalıntıları, günümüzde kafe olan Tarihi Sinema'nın bahçesinde görmek mümkün. Elbette çok daha öncesi de var.



Kasım ayındayız. Gece yağmur yağmış, yerler ıslak. Ağaçların yaprakları sararmış. Bölgedeki yürüyüş yollarında keyifle yürüdük. Mide Suyu çeşmesinin karşısında Üç Azizeler'in hikayesine denk geldik. 




Üç Azizeler

MS 305 yılında bu bölgeye üç kız kardeş gelmiş; Menodora, Metrodora ve Nymphodora.

O dönem Hıristiyanlığı benimseyen kız kardeşler, gözlerden uzak muhteşem doğanın içinde yaşamış, şifalı sularından yararlanmışlar. Sadece yaralanmakla kalmamışlar, hastaları da iyileştirmişler. Böylece ünleri artmış.
O yıllarda Hıristiyanlık kabul gören, yaygın bir din değildir. Çok tanrılı Pagan kültürü yaygındır. Hıristiyanlar inançlarını gizli saklı yaşıyorlarmış.
Kız kardeşlerin ününü duyan bölgenin valisi Frontonus, kız kardeşleri Hıristiyanlıktan vazgeçmeleri için ikna etmek istemiş, onlara ödüller vaat etmiş. Ancak kız kardeşler inançlarından vazgeçmemiş. 
Frontonus, onları ikna etmek için bir yolunu bulmaya kararlıymış. Vaatler işe yaramayınca önce abla Menodora'yı döverek öldürmüş. Diğer iki kardeş, çok ağlamalarına karşın yine de vazgeçmemişler. Sonunda ikna edemeyeceğini anlayınca Frontonus onları demir çubuklarla dövdürmüş ve işkence ederek öldürmüş. "Bedenlerini de yakın," demiş. Demiş ama tam o sırada şiddetli bir yağmur başlamış ve ateşi söndürmüş. Bir de yıldırım düşünce, gök gürültüsü yer göğü çınlatmış. İnsanlar kendilerine geldiklerinde Frontonus ile adamlarının cansız bedenlerini görmüşler.
Hıristiyanlar, kız kardeşlerin bedenlerini şifalı sulara yakın yere gömmüşler. Ortodoks kültüründe "Üç Azizeler" günümüzde hâlâ anılmaktadır. 

Osmanlı döneminde de, özellikle 2.Abdülhamit döneminde yeni yapılar eklenmiş. Kurşunlu ve Sultan Hamamı bunlardan birkaçı. Termal'deki suların insan sağlığına çok sayıda yararı olduğu tespit edilmiş. 1911 yılında Roma'da bir yarışma düzenlendi. En iyi şifalı su ödülünü Yalova Kaplıcaları kazandı. 

Biz doğanın tadını çıkarırken özel bir kaldırıma denk geldik. "Bahar aylarında burası çok güzeldir," diye düşünürken "Aşıklar Yolu"nda olduğumuzu gösteren bir bilgilendirme levhası gördük.


Aşıklar Yolu

Yıl 1923. Gökçedere ve Üvezpınar köylerinde yaşayanlar güreşe meraklıymış. Sık sık toplanır, güreş tutarlarmış. Heyecanlı ve çekişmeli karşılaşmalar olurmuş. Güreşçilerin alana geldikleri yola "Pehlivan Yolu" derlermiş.
Dimitri Usta ile Haydar Usta arasındaki güreşler çok heyecanlı olurmuş. İzlemek için kalabalık toplanırmış. Çünkü ikisi hep berabere kalırmış. İzleyiciler arasında Dimitri Usta'nın kızı Maria ile Haydar Usta'nın oğlu Kır İsmail de varmış. Bir süre sonra gençler "Pehlivan Yolu"nda buluşmaya başlamışlar.
Dedik ya, yıl 1923. Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş ama Lozan Antlaşması imzalanmış. Yunanistan ile Türkiye arasında mübadele anlaşması nedeniyle Maria ve ailesi Yunanistan'a göçmek zorundaymış.
Son kez "Pehlivan Yolu"nda buluşmaya gelen Maria, yanında mor salkım çiçeği getirmiş.
"Çiçeği yola ekelim," demiş, "eğer tutarsa biz yine buluşuruz."
Kır İsmail çiçeğe gözü gibi bakmış. Her gün sulamış ve yanından ayrılmamış.
Aradan bir yıl geçmiş. Kır İsmail bu ayrılığa daha fazla dayanamamış. İnce hastalığa yakalanıp yenik düşmüş. Yola artık "Pehlivan Yolu" değil, "Aşıklar Yolu" denmeye başlamış. 


Atatürk'ün girişimiyle bölge bir sağlık merkezine dönüşmeye başlamış. İlk otel 1935 yılında hizmet vermeye başlamış. "Türkiye'nin ilk Ağaç Parkı" da burada kurulmuş.

Otelin yanında açık bir havuz var. Kasım ayındaydık, hava sıcaklığı 15 derece civarındaydı ve havuz neredeyse doluydu. Günü birlik gelenler de havuzdan yararlanabiliyordu. 





Doğanın iyileştirici bir gücü vardır. Sadece bir ormanın içinde yürümek bile insanı dinlendiriyor. Her şehirde, her mahallede ve hatta her köyde, yeşil alanların ve ormanların olması yasal zorunluluk olmalı. Beton yapıların içinde, stres içinde pek de sağlıklı yaşadığımız veya yaşayabildiğimiz söylenemez.

Bu kadar keyif aldığımız ve mutlu olduğumuz bir günün sonunda elbette acıkmıştık. Nerede yiyebileceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Gözümüze kestirdiğimiz bir mekana girdik. Görünüşte özel bir yerde değildik. Ama siparişlerimiz gelince çok özel bir yerde olduğumuzu anladık. Reklam olmasın diye mekanın adını paylaşmıyoruz. Doğru lezzet için kaliteden ödün vermeyen bu mekanı çok beğendik. Çıkarken, "Acıksak da yine gelsek," dedik.


Kaynak :

* Kaplıcalardan Termal Otellere; Yalova Termal, Aysel Kaya, Anadolu Ü., 2023
Tarihi ve Çevresiyle Yalova Termal Kaplıcaları, Termal Kaymakamlığı, 



Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

Below Post Ad

Subscribe Us