Ne zaman yapıldığı bilinmiyor, ancak MÖ 5.yüzyılda burada olduğu biliniyor. Elbette ki o zamanlardan günümüze çok hasar görmüştür, pek çok kez de onarılmıştır.
Ankara dendiğinde akla ilk gelen yerlerden biri olmasa da, Ankara'nın önemli gezi duraklarından biridir.
Kale kapısından girince yenilenmiş evleri çok beğendik. Hediyelik eşya satan dükkanlardan alışveriş yapanlar, kafelerde oturanlar ve bizim gibi kalenin burçlarına çıkmak için yürüyenler. Kumda Türk kahvesi hazırlayan bir genç dikkatimizi çekti. Dönüşte "Bir kahvenizi içeriz" diye düşündük.
Yıllar önce de geldiğimiz kalenin içini bu kez çok daha temiz ve düzenli bulduk.
Bir yere dışarıdan gezmeye çokça insan geliyorsa orada dar sokaklara bile satış tezgahları kuruluverir. Ankara Kalesi'ne veya buraya benzer yerlere sizin minik hediyelik eşyalarınızı almaya gelmiyoruz ki, tarihi dokuyu görmeye geliyoruz. Zaten buralarda hep birbirinin aynı eşyalar satılır. Magnet, anahtarlık, minik maket...
Kendi el emeğini satanlar dışında başka satıcı görmek rahatsız edici.
Bu genç arkadaş gibi tarihi dokuyu bozmayan, zor da olsa eski bir kültürü yaşatan satıcılar ortama değer katar.
Kalenin kulelerinden biz en çok ziyaret edilen kuleye çıktık. Dar merdivenlerinden çıkarken yanımızdan geçen insanlara dikkat ederek zirveye ulaştık.
Kalenin en çekici yanlarından biri manzarası. 360 derece Ankara ayaklarımızın altında. Gençlik Parkı, Atakule, Kocatepe Camisi ve elbette Anıtkabir..
Geldiğimiz yoldan geri dönerken aklımızda kalenin hemen yakınında yer alan müzelerden hangisine önce gideceğimiz vardı. Rahmi M.Koç Müzesi'ne mi, Kelime Müzesi'ne mi, yoksa Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne mi?
Bunu düşünürken kumda Türk kahvesi pişiren kafeyi kaçırmışız. Ayaklarımız bizi bir Gaveci'ye götürdü. "Bari burada bir yorgunluk kahvesi içip ardından karşımızdaki Rahmi M.Koç Müzesi'ne girelim." diye düşündük.
Fakat çok özel bir Türk kahvesi içtik. Türk kahvesi ile birlikte küçük bir bardak suyun içinde bir tatlı kaşığı damla sakızı geldi. "Damla sakızından bir parça alın ve damağınıza yapıştırın, kahveyi öyle için." diye önerdiler.
Çok beğendik.
Pek çok yer geziyoruz, gezmeye çalışıyoruz. Hemen hemen her yer birbirine benziyor. Yerel görüntüsü verilmiş mekanlar, kafeler vs. Çoğu yerde çay bile berbat, beceremiyorlar, önemsemiyorlar. Ancak GAVECİ gibi özel bir yer keşfettiğimizde mutlu oluyoruz.
Pek çok turistik işletme yaptığı işe saygı bile duymazken, GAVECİ işini severek yapıyor.
Türk kahvesini çok beğendik, ellerine sağlık.